Okuyacağınız yazı, çocukluk çağında maruz kalınan cinsel, fiziksel, duygusal ve sözlü şiddetten bahsetmektedir. Yaşadığınız deneyimler sebebiyle üzerinizde üzücü ve tetikleyici etkiler oluşturabilir. Kendinizi huzursuz hissetmenize sebep olacaksa ya da olduğu anda okumayı bırakmanızı ve derin nefes egzersizi yapmanızı tavsiye ederim.

Çocukluk döneminde maruz kalınan, özellikle 7 yaş öncesinde ve yine özellikle sürekli olarak maruz kalınan cinsel, fiziksel, duygusal ve sözlü şiddetin sebep olduğu zararlar üzerine yapılan araştırmalar, beyinde ve bedende meydana gelen 7 önemli değişimi ortaya koyuyor.

1- Epigenetik değişim: En basit anlatım ile, genetik olarak ailede olmayan, genetik olarak taşımadığı çeşitli hastalıkların kişide ortaya çıkması. Normal şartlarda insan bedeni, yaşadığı strese karşı kimyasal madde üreterek stresli durum karşısında ayakta kalmayı başarabilecek potansiyele sahip. Ancak, erken yaşta yaşanan şiddet sebebiyle çok erken yaşta ve sürekli olarak strese karşı reaksiyon göstermek zorunda kaldığı zaman, beden kimyasal olarak yıpranma yaşıyor. Bu kimyasal yıpranma da, genlerde değişime sebep oluyor. Sürekli olarak ‘strese karşı reaksiyon’ pozisyonunda olmak zorunda kalan genler vücutta iltihaplaşma (inflammation) ve hastalık üretmeye başlıyorlar.

Kişi, çocukluk döneminden çıkmış ve şiddetten kurtulmuş olsa bile bedenindeki genetik reaksiyon sürekli ‘stres altındaymış’ pozisyonunda olduğu için, gergin durumlara karşı dayanıklı olamıyor. İnsan ilişkilerinde yaşanan anlaşmazlıklar karşısında, diğer kişilere göre çok daha gergin, stresli, sinirli ve kaygılı düşünmeye ve davranmaya başlayabiliyor. Diğer yandan vücut, aşırı stres hormonu salgılanımı ile yaşadığı için bağışıklık sistemi hastalıklarına, şeker, tansiyon, kalp hastalıklarına, kanser ve depresyona, genetik olarak ailesinde bu hastalıklar bulunmadığı halde, açık hale geliyor.

Çocukluk döneminde sürekli olarak şiddete ve kötü muameleye maruz kalan kişilerin, ileriki hayatlarında, erken yaşta kronik rahatsızlıklara yakalanmaları, sürekli hastalanmaları bir rastlantı değil yani. Diğer yandan, çocuklukta yaşanan olumsuz tecrübleer kişinin, kendisine olan sevgisini ve güvenini de zedelediği için kişiler kendilerine bakmak, sağlıklarına özen göstermek konusunda ihtiyaçları olan motivasyonu da bulamıyorlar ya da cesaretleri kısa sürede kırılıyor ve en başa sarıyorlar. Yineü aşırı stres hormonu salgılayıp ancak yetersiz mutluluk hormonu salgılamaları sebebiyle sürekli şekerli, yağlı yemeklere meyletmeye, hiç farkına varmadan yiyerek kendilerini mutlu etmeye meyilli olabiliyorlar. Bütün bunların bir araya gelmesi de, içinden çıkılması daha zor olan bir kısır döngüyü doğuruyor.

2- Beynin şekli ve ebatında değişim: Henüz büyüme döneminde iken, sürekli olarak strese maruz kalan beyin, kişinin öğrenme, hafıza, duygularını dengeleme ve strese dayanıklılık gösterme işlevlerini yürüten hippocampus bölgesinin küçülmesine ya da olması gerektiği gibi yeterince büyümemesine sebep olan bir kimyasal salgılıyor. Yapılan MR çekimleri, kişinin ACE puanı (bir önceki postlarda ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz bu konuda) ne kadar yüksekse, beynin diğer önemli alanlarının da kadar daha az gri olduğunu ortaya çıkarmış. Kişilerin, karar alma, kendini sakinleştirebilme, korkuyu anlamlandırabilme ve korku karşısında sağlıklı davranış geliştirebilme gibi işlevleri yerine getiren beyin bölgeleri de yeterince gelişmemiş oluyor. Çocukluğunda kötü muameleye maruz kalan kişiler, büyüdüklerinde en ufak bir stresi kaldıramayacak halde oluyorlar çünkü beden, kimbilir kaç ömre yetecek kadar stresi bir anda, erken yaşta ve yoğun şekilde yaşamış oluyor. Stres, sıkıntı, kaygılı bir durum karşısında ya patlamaya hazır bir bomba gibi öfkeli ya da her an çökmeye hazır depresif bir şekilde reaksiyon gösterebiliyorlar.

3- Neural Pruning: Bunun en kısa açıklaması, çocuklar dünyaya, pek çok sinir ve sinir bağlantıları ile geliyorlar. Hayatlarının ilk yıllarında, dünyayı anlamaya, yaşadıkları tecrübeleri, etraflarında olan biteni anlamlandırmaya çalışırken, beyin yavaş yavaş sinirleri ve bağlantıları düzenliyor, temizliyor, yerleştiriyor vs. Bu süreçte, anlamlandırabileceklerinin çok ötesinde olan şiddete ve kötü muameleye maruz kaldıklarında, bu biçme-budama, düzenleme işlemini yapan bir grup beyin hücresi, aşırı çalışmak zorunda kalıyor ve uzun vadede neuroinflammation’a sebep oluyor. Çocuklukta şiddete maruz kalan kişilerin karar verme, harekete-eyleme geçme yetenekleri olumsuz etkilenmiş oluyor.

4- Telomeres: Erken yaşta maruz kalınan kötü muamale, çocukların hücresel olarak yaşıtlarından daha erken yaşlanmasına sebep oluyor. DNA’ların ucunda, bir nevi koruyucu zırh olan ve telomere denilen bölge, stres sebebiyle erozyona uğruyor ve aşınıyor. DNA’nın ucundaki Telomere kısaldıkça, hücreler yaşlanıyorü hastalık ve ölüm ihtimali artıyor. Hatta anne adayının, hamilelikte maruz kaldığı stres, anne karnındaki bebeğin telomere uzunluğunu bile etkileyebiliyor.

5- Default Mode Network: Bu biraz, beynimizin, çevremizde olup bitenlere karşı nasıl bir tavır almamız, davranış göstermemiz, gelişen bir durum karşısında nasıl bir adım atmamız konusunda bize yardımcı olan bir beyin eylemi. Ancak erken yaşta stres sebebiyle ‘fight or flight’ yani ya sürekli kaçma-saklanma ya da saldırma ve savaşma modunda olan kişi, bir türlü rahatlama moduna geçemiyor. Sürekli gergin ve saldırıya hazır halde beklediği için de beynin bu eylemi bir nevi yeteneğini kaybediyor ve işlevsiz hale geliyor.

6- Beyin ve Vücut bağlantısı: Son zamanlara kadar insan beyninin, vücudun bağısıklık sistemi ile bağlantısı olmadığı düşünülüyordu. Ancak son araştırmalar, vücutta bağışıklık hücrelerini bir yerden bir yere taşıyan ve toksinleri, zehirleri ayıklayan lenf sisteminin, beyne de uğradığını ortaya çıkarmış. Yani, strese bağlı aşırı salgılanan iltihap yapıcı kimyasallar sadece vücutta dolaşmıyor, beyne de uğruyorlar. Böylece, şiddete uğrayan çocukların psikolojik durumları ile fiziksel sağlıkları arasında kuvvetli bir bağ olduğu da ortaya çıkmış.

7- Beyin içi bağlantılar: Bu, üzerine kitaplar yazılan başlı başına önemli bir konu. Prefrontal cortex-hippocampus-amygdala bölgeleri arasındaki bağlantılar, olması gerekenin çok altında kalıyor ve uzun vadede psikolojik rahatsızlıklara, depresyon ve anksiyeteye uzanan sıkıntılara sebep oluyor.

Kaynaklar:

Psychology Today

Stress and telomere biology